2 Eylül 2015 Çarşamba

Adamın Yürek Bulmuş Hali

Bazı  adamlar eşlerine yardımcı olmanın onur-gurur kırıcı olduğunu düşünürler. Sanki otoriteleri sarsilacak, etraftakiler tarafından alaya alınacak, eşleri kendilerini her işte hizmetçi gibi !! kullanacak vb.vb.

Ama benim adamımın, benim erimin, benim yiğidimin öyle güzel ve öyle büyük bir yüreği varki, eşine yardımcı olma konusunda hiç bir şekilde kendini geri çekmez.İhtiyaç duyduğum her zamanda yanımdadır. Bu onun yüreğinin güzelliğini, özgüveninin sağlamlıgınî gösterir.

Dün  işlerim sebebiyle eve geç geldiğimde, bu muhteşem yürekli adamın, yüreğinin yansimasiyla güzelleşmiş bir şeyle karşılaştım.


Mmmmm.... nefissssti......
Mmmmmmaşallahhhhhh demeden olmaz dimi....

27 Ağustos 2015 Perşembe

Kurtulduk ya! Bu Bez Derdinden

Ömerin dillere destan bez macerası,  benim "ufff hiç uğraşamicam, nasıl olsa pedagoglarda öyle demis" bahanesinin arkasina sığınıp, tekrar beze dönmemin ardından, babasının "yeter ödediğim bez paraları" diyerek, çakmağı eline almasıyla son buldu.
Evet; Çakmak, bıçak, dayak vb... okuduğumuz, araştırdiğımız kadarıyla, asla yapilmamasi gereken cok yanlış, hatta yanlış demenin yetmeyecegi kadar kötü bir tutum... ancaaakkk gel-gelelim ne varsa atalarimizda var. Kimseye evet bu tutumu sergileyin demiyorum ama vallahi bizde çok işe yaradı yaa. . Baba bizimkini bi korkuttu hatta yaninda ben bile agliyordum "nolur yapma,yeter bırak " diye, baba çocuğu bırakır bırakmaz, "men cis bapcam" dedi gitti tuvaletine oturup yapti cisini.. ulan dedim, ben o kadar ugrastim seninle, saatlerce karnim burnumda, tuvaletin basinda kramp tuttu heryanim da yapmadin cisin, bi cakmak korkusuna nasil da gittin ogrendin hemen. Demekki butun kastin banaymis. Neyse... 3.5 yasini bir-kaç ay geçe bu şekilde  öğrenmiş oldu bizim sıpa.

Sıra geldi 2 numaranın maceralarina derken benim şimşekler çaktı  ve "ordan kaçan, burdan tutan, destek,köstek" hesabı, 3 yaşını doldurmasina 2 ay kala, toplamda 1 haftada hallettik çok şükür :))))

Tabii herkeste olduğu gibi bizde de annaneye göndermeler olmadı değil. Ilk zamanlarinda , büyük tuvaletini yapamiyor ve "kapilar acilmio anneee" diyordu, yaptığı zaman da "A işte kapilar açıldı geldiler" dedi. Bir sonraki tuvaletini yapmak için banyoya geldiğinde, onları orada goremeyince, şok oldu. Oyuncağını kaybetmiş çocuk gibi üzüldü, ne diyeceğini şaşırdı falan,  hemen araya girip "onları ananaya gönderdik kızım, sen kapıları açtın ya, onlarda ordan ananaya gittiler" dedim. İçi rahatladı çocuğumun.:)

Her ne kadar sponten gelişmiş olsada, ananaya gonderilmeden tuvalet alışkanlığı kazanilmiyor galiba. :))


10 Aralık 2014 Çarşamba

Kız Kısmı Elli Ayaklı Olurmuş!!!

Zeynep Erva ; Debaba

Muhammed Selim ; Babicçi - Baacçi

Canım ; dcanııımmm

Iyi değilim ; iyimiyom

Alabilirmiyim ; aliimiim

Seni çok seviyorum ; çei çoc çeiyom

Dinozor ; izozoz

Vermiyo ; meemiyo



Iki buçuk yaşındaki kızımın konusmasindan seçili bazı alengirli kelimeleri seçip, söz uçar yazı kalır diyerekten kayda aldım. Bazı kelimeler diyorum ve üstüne basa basa söylüyorum çünkü maşallah dil pabuç kadar. Susmak nedir bilmiyor. Bide bi ses tonu var mübarek,  çizgi film karakteri gibi... sabahtan akşama kadar bıcır da bıcır, bıcır da bıcır.
Hareketliliği desem o da ondan beter. Hiç yerinde durmuyo. Kendi dursa eli durmuyo, eli dursa kolu durmuyo, kolu dursa ayağı,  bacağı, kafası birinden biri oynuyo. Hadi es kaza durdu diyelim bu sefer çenesi  gene durmuyo.
Geçenlerde tv ünitesinin kapağını kırmış. Odaya bi girdimki kapak yerde yatıyor. Kim yaptı bunu kızım diyorum. Bana pişkin pişkin;
  -Debaba gııdı (kırdı) diyo.
Uyuması için odasına gönderiyorum. Uykudan önce bütün dolapları elden geçiriyor. Kimisi yerde, kimisi öylece koyulmuş şekilde dolapların içinde. Ben de pes ettim artık toplamama kararı aldım. En fazla ne kadar dağıtabilir dimi... Tek seferde 2-3 parça yere attığını varsayarsak, 2 gunde ortalikta 4-5 parça eşya vardı.  Üçüncü gün bi baktım bunların yanına ekstralar çıkmamış, hala 4-5 parça var. Aradan birkaç gün geçti, hala herşey olduğu gibi, hiç yeni çıkmış kıyafet yok ortalıkta. Demekki benim kızım düzene karşıymış, odasında istediğinin istediği yerde olmasını istiyormuş. Bak ortalık karışık olunca nasıl da duruldu. 'Yatağa' diyorum, herkes yatakta. 'Uykuya' diyorum, herkes uykuda. Dolap karıştıran yok döküp saçan yok. Gormek istediği kadarı gözünün önünde ya tamam. Kizim mutlu, ben mutlu biz bööyle yaşayıp gidiyorduk kii dün babası odaya girip bana 'aaaa hayatm bu kız gene ortalığı dağıtmış' diyene kadar. Bende 'ah kızım, vah kızım genemi dağıttın sen burayı' diyerek sanki ilk defa görüyormuşum gibi bir sinir krizi geçirerek topladım. Napalım anneliğin kaderinde varmış bu,


 topla topla dön dolaş gene topla. Nasıl olsa sen dönüp dolaşana kadar önceki topladiklarin tekrardan dagilacak. Hadi şimdi bi daha topla.


22 Aralık 2013 Pazar

Şimdi okullu olduk

Okula başlayan çocuk ilk etapta anneyi cok sevindirsede, zaman ilerledikçe garip bir hüzne bogabiliyor. Ilk zamanlar; okula başlamış dolayısıyla büyümüş olmasının sevinciyle, belirli saatlerle de olsa ayri kalmanın hüznü karşılaşsa da, ''yaşasın günün bazı saatleri özgürüm''le, "ama o yokken ben napıcam" ölesiye çarpışsa da neticede güzel bir duygu veli olmak.
Günler haftaları, haftalar ayları takip ettikçe hüzün çıkıyor ortaya. Artık çocuğunuzu tanimamaya, tanimayincada derin bir huzne kapiliyorsunuz. Şöyle ki;
   -Oğlum bir şarkı söylüyor, benden de ona eşlik etmemi istiyor fakat ben ona eşlik edemiyorum.  Önceden her şarkıyı, her türküyü birlikte söylediğimiz, yeri geldiğinde bağıra bağıra dans ettiğimiz yavrumu şimdi sadece dinleyip anlamaya çalışıyorum.

    -Bana kelime oyunlarıyla şaka yapıyor, ben ona cevaben ne diyeceğimi bilemiyorum.

    -Ananasına-dedesine bişey anlatıyor. Onlar da "ne diyor" diye bana bakıyor. Cevap veremiyorum.

    -Öğretmenine bişey anlatıyor. Öğretmeni ona cevap veriyor. Ben Fransız gibi onları dinleyip, öğretmenin bana açıklama yapmasını bekliyorum.

Bir başkasının, bana benim çocuğumu anlatmasına dayanamıyorum.  Içimden ağlamak geliyo ağlayamıyorum.  Onunla ilgili bişeyleri bilmediğim zaman kendimi kötü anne gibi hissediyorum. Netice de büyüyor. Hayatın akışı bu desemde buruluyorum.
     Yavrum seni çok seviyorum.

Bide okula başlamasıyla şikayetler de başladı. Hergün öğretmeni Gül Ayşe'yle birbirlerini gidiklamalarindan şikayetçi.
Kızııım, Gül Ayşeee, bak bu erkektiiir. Erkeğe laf soylemezler kıza söylerler yavruuum. O etse de sen etme emi kızım.  Bak benim de kızım var o yüzden yanlış anlama beni emi yavrum. Iyiligin için diyorum ben. Yoksa bana ne eheee oğlan benim yigit benim.

19 Ekim 2013 Cumartesi

YILDÖNÜMÜ (ev hanımı style)

Bugün benim evlilik yıldönümüm. Tam 6 yıl oldu.

Bu güne özel plan-program yaptık mı?
Hayır.
Hatırladık mı?
Hayır.
Peki berabermiyiz?
Hayır.
Hayır.  Hayır.  Hayır.

Koca şuan uçakta memleketine gidiyor. Nedenmiş efendim. Büyüklerini daha sık görmesi gerekmiş. Tamam mübarek git gör ona bişey dediğimiz yok da, niye tarihe dikkat etmiyorsun.  Niye kasıtlıymış gibi bu güne denk getiriyorsun.

Geçen senede hatırlamadık zaten. Ben yeni bebek haberinin şokuyla, eşim sınav heyecanıyla ikimiz birden unuttuk. Birkaç gün sonra da benim aklıma geldi. "Aaa biz nasıl unuttuk. Neyse geçerli sebeplerimiz vardı." diye örtbas ettik. Ama bu ne kardeşim. Sanki 30. 40. yıl. Bu kadarda olmazki. Daha yolun başında sukoyverdik.

Uçağa binmeden önce aradım; hem kutlamak,hem de unuttuğunu yüzüne vurmak için.  'Aa ben valla hatirliyordum da sonradan unutmuşum. Hatta sana hediye yollicaktım ama pazar günü diye o da kaldı.'dedi. Kredi kartından limit talebiyle olayı tatlıya bağladım. Gerçi adam tutar işini sabah konuşuruz dedi ama olsun. Şöyle güzel bişeyler çıkarsa mesela 6. Yılın şerefine 600 lira falan olayı tatlıya hatta bala şerbete falan bağlarım.

Nacizane bide şu evliliğin oturma süreçlerine değinmek istiyorum. Ben yeni evlendiğim zamanlar hep bana "evlilikler 5.yılında oturur" derlerdi. Biz 5.yılı geçtik. Oturduğu falan yok. Her hafta bikavga, her gün bir karmaşa. Sürekli dimdik ayakta bizim sinirler.
Şimdilerde 7.yıl önemli diye duymaya başladım. Bizim evliliğin yaşı büyüdükçe, evliliklerin oturma yaşı da büyüyor. Ama ben gene de sabırla bekliyorum 7'yi, bakalım 5ten göremediğimiz kerameti 7den görebilecekmiyiz.
Geçen biyerden 12 yıl diye de duydum. Tabi bunların hepsi söylenti ama gene de insanın sinirlerini bozmaya yetiyor.
Ha bir de 20.yıl diye de bir dedikodu var ki akıllara zarar. 20 yıldan sonra en kötü ihtimalle 40-50 yaşında olan bir insanın evliliği otursa nee, oturmasa ne. 20 yıl acısıyla tatlısıyla çekmiş zaten karşısındakini. O saatten sonra ayrılıp bir başkasıylamı evlenecek. Yeni tavırlar ,yeni huylar, yeni anlaşmazlıklar, yiine anlaşmazlıklar. Yani ben olsam hiç uğraşamam 20 yıldan sonra eskiye devam.
Ama 30dan sonra baktım gene olmuyo ben de basar giderim Esra Erol'a. ;))


♥♥YILDÖNÜMÜ ♥♥

Sabah ezanıyla başlıyorum yazıya. Güzel şeyler dökülecek diye umud ediyorum ezanın hikmetiyle. 

Bir seneyi daha devirmiş olduk sevgili eşimle. 20.10.2007 tarihidir bizi bağlayan birbirimize. Altı yıl oldu dile en kolay gelen haliyle. 3 çocuk sığdırdık bu kısa! evliliğe. 

Çocuklardan öncesi hiç yaşanmamış gibi deriz ya hani, siliktir o yıllar, aylar,günler,haftalar. Çocuklarımızla var olmuşuz gibi onlardan önce ne yaptığımızı bilmediğimizi söyleriz hep.  Genel olarak  doğrudur da aslında. Rabbimin bize verdiği o müthiş meyvenin, bize yaşattığı tarifsiz ve eşi, benzeri olmayan hazzıdır bize bu duyguyu yaşatan. Ama gene de insan durup düşünmeli, dönüp bakmalı eskiye, eşiyle başbaşa geçirdiği günlere. 
Ben sık sık bakarım eskiye, çokça anarım geçmiş günlerimi. Andıkçada sonsuz şükürle rabbime, tekrar aşık olurum eşime. İçimden hep dua ederim onun için; bana verdiği mutlulukların bin katını versin ona diye.
Sevgili eşim şuan gökyüzünde. Yolculuk uzak memleketlere. Sıla-i rahim edip, büyüklerinin duasını alıp, ellerini öpmeye. 
    "Canım; niyetin kabûl, yolun açık olsun. Ayrı girdiğimiz bu yeni yılımızda başlangıcındaki ayrılığın aksine, daha fazla beraber zaman geçirebilmemiz ümidiyle. "

12 Ekim 2013 Cumartesi

Bloglar-Yazılar-Hatıralar

Uzun zamandır vakit bulupta yazamıyorum. Ama son bir aydır bloglara öyle bir sardım ki; çorba karıştırırken bir elimde telefon, bez değiştirirken poponun yanında telefon sürekli okuyorum. Okudukça içim gidiyo. Bakıyorum insanlar uzun süredir ve hatta uzun uzun yazıyorlar. Bebeklerinden öncesi bile var kimisinin. Nasıl güzel bir hediye, nasıl güzel bir hatıra çocuklar için. Bu yüzden bende çocuklarım için, "annee başlamışsın ama bi düzgün-düzenli-rutin yazmamışsın" demesinler diye daha sık yazmaya niyet ettim. Neden niyet ettim? Çünkü niyet etmek işin yarısıymışda ondan. Yani eldeki avuçdaki malum, zaman kısıtlı. Niyetimizi salih tutalım ki Rabb'imiz yardım etsin. Âmin.


Sizi çok seviyorum canım çocuklarım. Iyi ki varsınız.