9 Nisan 2013 Salı

Kardeş Kıskançlığına Çare Part 1

Kıskançlık Habil ile Kabil den günümüze kadar uzanmış en büyük dertlarimizdendir. Bunların başlıcaları:
Kaynananın gelini
Gelinin eltiyi
Eltinin görümceyi kıskanması gibi aile içi kıskançlıklardır. Ama 100 kişiye sorsak tartışmasız en popüler cevabı Kardeş Kıskançlığı alır. 

Yavrusuna kardeş bekleyen anne-babaların öncelikle yapacağı iş çocuğa daha annenin karnı belli olmaya başlamadan orada bir bebeğin olduğunu anlatmaktır. 
Çocuğu karşımıza alıp 'anneciiim (yada babacıııım) bak burda bi bebek var biliyomusuuuun' demek başlangıç aşamasıdır. Tabi ben bunları 2 yaşını daha yeni doldurmuş bebeğime! yaptığım için böyle uzatarak yapmıştım. Eğer çocuk daha büyükse onunla daha arkadaşça konuşulabilir.  
Zamanla o bebeğin ne kadar tatlı olduğu-sevimli olduğu-onunla arkadaş olacağı anlatılır. Büyük olan her ne kadar benimki gibi küçükde olsa anında abi-abla damgasını yiyor ve bu çocuğu fazlasıyla olumsuz yönde etkiliyor. Yok çocuk büyükse ona abi-abla olmanın ne kadar muhteşem bir duygu olduğu anlatılabilir. Sorumluluklarından bu aşamada pek fazla bahsetmemek lazım.  Korkmasın çocuk. Zamanla yavaş yavaş aşılanabilir ;). 

Karnınız büyümeye başladığında 'bak bebeğimiz büyüyor gel onu sevelim' diye sık sık karnınızı okşamasına izin verin. Benim karnım iyice büyüdüğünde oğluma bebeği öptürmek aklıma geldi. Benim zavallı yavrum da kocaman şiş bir göbeği karşısında görünce sanki anne yanağı öper gibi iki yanını birden öpmüştü. Naapsın zavallım ilk defa yanaktan başka bir yer öpüyo, onu da aynı onun gibi yapılıyor zannetmiş, karıştırmış. 


6 Nisan 2013 Cumartesi

Nasıl Kurtulcaz Bu Bez Derdinden

Bizim 1 numara 3 yaşını doldurdu hatta buçuğa doğru yol alıyor.

Her zamane çocuğu gibi bunun da herseyden fazlasıyla haberi var. Herseyden haberi var da bi altından yok.

Anne: oğluum bak bezin totonu çok acıtmış kırmızı yapmış orayı, artık tuvaletine yap istersen.
Oğul: hayırr. Yapmiicam.
Anne: ama annecim bak acıtmış. Bezler çok kötü hep acıtırlar. Tuvaletler çok sevimli onlar hiç acıtmazlar.
Oğul: haayırrr men tuvaletini sevvvmiorum annnneeee.
Anne: peki oğlum sen ne zaman istersen o zaman yapalım tuvaletine.
Oğul: .......
Anne:........
Oğul: e em çok acıyo ağlicam hüüüüüüüü
Anne: oğlum o zaman tuvalete yapalım
Oğul: hüüüü tuvalete yapmicam hüüüü bezime yapcam hüüüü.
Anne: tamam annnnecim yapma nereye istersen oraya yap.
Oğul: ama çok acıyo ağliicaaamm hüüüü anne üfle hüüüü
Anne: tamam annecim üfledim geçti bak artık acımıyo.
Oğul: :D acımıyomu
Anne: yok geçti.
Oğul: tamam.

Hemen hemen her bez değiştirmemizde bu tür konuşmalar geçiyor aramızda. Konuşmanın sonlarına doğru benim sinirler iyice geriliyo. Ama çocuk Nuh diyo peygamber demiyo. Hayır kendiside rahatsız oluyo.
Mesela dün bahçede oynuyordu. Hiç beklenmedik şekilde eve geldi. Normalde karga tulumba anca sokarız çocuğu eve yada çok yanlış biliyorum ama rüşvetle. Hiç görülmemiştir onun kendiliğinden eve geldiği. Çocuk içeriye bir girdikiiii. Allahım bu ne sanarsın dışarıda mazgallar eksikmişte oraya bi batmış da çıkmış. Anane hemen aldı çocuğu yatırdı temizliicek bizim ki 'hayır değiştirmee' diye başladı. Neyse ki anane bunun hakkından geldi. Sonra bi baktım bu hemen kapıya koşuyo. Meğer sıpanın bütün derdi bezinin kendini rahatsız etmesiymiş.  E be mübarek rahatsız oluyorsun niye yapıyorsun.  Tamam yaptın , dışarıda onunla rahat edemedin eve gelince niye değiştirmeee diye tutturuyorsun. Anane demişken biz bu arada erken doğum tehlikesinden dolayı  5*lı anana otelinde kalıyoruz. Oğlan ananesine öyle diyo anana. Adı da anana kaldı. Artık ben bile bişey isterken anana diye istiyorum. 

Dün ananayla dayıyı okuldan almaya gittiklerinde dönerken söylemesi ayıp dondurma almışlar bizimki eller küçük tutamıyo dondurmayı kollarının arasında kucaklamış onları dönmüş ananaya 'bir dondurma klasiği anana' demiş yarım yamalak türkçesiyle. Allahım anana mest olmuş bunun söylediğine. Geldiler bana anlatıyorlar. Bu gene 'ebet anne bir dondurma klasiği baaak' diyo. Tamam insan çocuğunun duyduğu öğrendiği şeyleri hayatında kullanmasına seviniyo ama 'ulan bacaksız onu bilene kadar altını bil' demekten de kendini alamıyor.



5 Nisan 2013 Cuma

Ben Bitmişim Arkadaş


Ben bitmişim arkadaş


Bugün dedimki bende bir blog açiyim benim sıpaları yazıyim.

Çok beğendiğim bir blog yazarından tiyomu da aldım siteye girdim açacam bloğu ana! uğraşıyorum uğraşıyorum beceremiyorum olmuyo tam oldu diyorum hoop bi bakıyorum başa dönüyorum hadi bi daha hoop tekrar başa 'ulan noooluyo' demekten kendimi alamıyorum. Twetter, Facebook , instagram acayip kullanıyorum ya bir ağrıma gitti anlatamam.
Bu yazarın verdiği site de İngilizce altta dil seçeneğinden Türkçe yapıyorum bir sonraki sayfaya geçiyorum yok aynen İngilizce devam. Kafayı yemeye az kaldı. Hamileliğin verdiği mallık da var tabii. Ben nerdeyse ağlicam bu olmadıkça.

Sonra dedimki biraz ariyim bakiyim. türkçeyi buldum gmailden. tamam süper bu kolay olur ben burdan hallederim işimi dedim demez olaydım. Sorun dilde değilmiş sorun bendeymiş aynı sayfaya defalarca dönmekten illallah ettim ama azmettim uğraştım didindim ve bu bloğu açtım.

Sabahın 11'inden akşamın 11'ine kadar anca bir blog açmayı becerebildim ancaaak hiç gocunmuyorum çünkü biz hamilelerin kendi aramızda kullandığımız 'hamile aptallığı' diye bir durum var. Ben de bu durumun arkasına sığınıyorum. Çok işe yaradığı gibi çok da gerçekçi.

Mesela normalde leb denmeden anladığın o leblebiyi hamileyken sarısı yada beyazı diye açıklamazlarsa anlamıyorsun. Allah'tan 'hamile aptallığı' diye adını koymuşlar da hamilelikle bağdaştırıp işin içinden sıyrılıyorsun. Yoksa direk aptala maruz kalırdık mazallah.

Bıdılarımı yazmayı düşündüğüm bloğa hamile aptallığıyla başladım ama şu yazıyı yazmaya başlayana kadar çektiğim sıkıntılar beni buna zorladı. Zaten bıdıları yazacak hal de kalmadı.

Onları da yarın yazarım artıkın........