31 Mayıs 2013 Cuma

Doğum Günü Organizatörü

Bu yazımı gecenin bir yarısı yazıyorum. Gerçi ben çocuklardan anca fırsat bulabildiğim için bütün yazılarımı gecenin bir yarıları! yazıyorum fakat bloğun saatini düzeltemediğim için o kafasına göre bir saat etiketliyo ama neyse.

Yarın ROP muayenemiz var. (Bu ROP'da ayrı bir yazı konusu zaten bırrrr) erkenden kalkıp gitmemiz gerek dolayısıyla büyük oğlanı normal bir 3yaş bebesi için geç ama bizimki için erken denebilecek bir saatte 12:00'de uyutmak için yanıma aldım. Beyimiz günlerdir 3-4 gibi yatıyor. Tutturmuş bir angry birds videoları. Elindeki makinenin şarjı bitene kadar video izliyo ondan sonra yatıyo. Başında kimmi bekliyo? Tabii ki kimse işim gücüm yok bide onu mu beklicem yatıyorum ben valla o kendi başının çaresine bakıyo. Hiç uğraşamam.

Neyse ne diyodum hıı bu gece aldım bunu uyutucam dili durmuyoki durmayasıcanın. Sürekli bişeyler söylüyor bişeyler anlatmaya çalışıyor. Ben de internette takılıyorum ne dediğini ne anlatmaya çalıştığını anlamıyorum da. Anca uyusun diye bekliyorum ki onu yatağına götürüp bende mışıl mışıl uyicam. Tabi bebeğin izin verdiği ölçüde. Sus oğlum. Susuyo. İki dakika sonra tekrar. Yeter oğlum. Yetiyo. İki dakika sonra tekrar. Çarpıcam oğlum. Çarpma anne. Susuyo iki dakika sonra tekrar.

Sonra bu tekrar konuşmaya başladı.

'Doğum günün kutlu olsun anne'

Ne! Efendim! Ne dedin! Ayy canııımm.

Pis nefis hoşuna giden bişey oldumu nasılda duyuyorsun. Çocuk deminden beri neler neler diyo belkide. Belki bir buluş yaptı onu anlatıyordu. dünyanın en küçük mucidi en küçük bilim adamı en küçük profesörü olacaktı ama sen kaçırdın. Yada sana gelecekteki hayallerinden bahsediyordu. Yada BayBaba'sı telefonda birine senin için son model bir araba siparişi verdi onu söylüyordu. Yada bakıcı ablasının kardeşine ettiği eziyetlerden bahsediyordu(Allah korusun). Hepsini kaçırdın ama yoook senin umurundamı. Hoşuna gideni kap. Gerisini salla gitsin.

Evet nefis terbiyemizi yaptığımıza göre devam edebiliriz.

Geçenlerde benim doğum günümdü. Aile içinde küçücük bipastayla küçücük bikutlama yaptık.


-Canım oğlum benim doğum günüm değil ki artık geçti.

+Geçtimi!?

-Evet. Geçti;)

+Hmm bidaha doğum günün geldiğinde ben sana kocaman bipasta alıcam anne

-Sen mi alıcaksın annem ;)

+Ebet anne. Men çok güçlüyüm sana kocaman pasta alıcam. Hmm  biz Zeebet Eeebaa'yla (kız kardeşinden bahsediyo) birlikte alıcaz.

Oyy gurban olduğum. Oyy gadasın aldığım. Oyy anasının kuzusu. Oyy anasının bi denesi. Pastanın küçüklüğü içine dert olmuş yavrumun. O muhteşem kaslarıyla bana daha büyüğünü alacakmış. Ben daha bunun üstüne ne derim , ne ederim. Anca ve anca iyiki doğurmuşum diyip Rabb'ime şükrederim.




24 Mayıs 2013 Cuma

Nasıl Kurtulcaz Bu Bez Derdinden 2

Daha önce şurada yazdığım gibi bizim 1 numara tam bir bez delisi. O yazıdan sonra,doğumdan önce tuvalet eğitimine tekrar başlayalım dedik. Tekrar diyorum çünkü ben 2 numaraya hamileyken bi başlamıştım. Paşam her defasında dışarıya yapıyo. Bir keresinde çişinin yarısını dışarı yaptıktan sonra koşup oturdu devamını oraya yaptı. Allahı var yapmasaydı da hepsini olduğu yere salsaydı daha iyiydi. İki kat iş çıkardı. Normalde yaptığı yeri siliyodum. Bacaklar, ayaklar tamam. Ama şimdi öylemi. Yaptığı yerle tuvaletinin arası mayın tarlası. Damlalara basmadan atlaya atlaya geç sonra o damlaları atlamadan böyle kafanı eye eye ışık yardımıyla tek tek bulup sil. Bide ben o zamanlar karnı burnunda hamile. Of ki ne of yani.
Hıı bikeresinde de çişini yaparken gene koşup oturmuş Allahtan bu sefer pijaması güzelce emmişte yollarda yok. Neyse ben gene söylene söylene siliyorum yerdeki çiş öbeğini bundan bir çığlık 'başağdım başağdım anne bak başağdım' bi koştum ki eesini tuvalete yapmış. Bizde bir sevinç bir neşe sanırsınız milli piyango bize çıkmış yada Mısır'daki halamızdan miras kalmış. Çocuk tuvaletinde oturuyo ben onun yanında birbirimize sarılıyoruz. Durup durup eeye bakıp 'ebet başağdım'-'evet başardın' diyip duruyoruz. Orda ee değil altın olsa bu kadar sevinebiliriz. Ama maalesef sevincimiz kursağımızda kaldı. Bütün olay bundan ibaret sonrası hep aynı hep aynı 'dışarı'. Baktım çocuk beceremiyo ben beceremiyorum benim sinirler normal değil daha ilk günden bağırmaya başlıyorum en iyisi dedim tekrar bez bağlamak. Yoksa çocuğa tuvalet eğitimi verelim derken psikolojisini bozcaz bağır-çağır. Sonra bide duydum ki çocuğu pedagoğa götürdüğünde ilk tuvalet eğitimini soruyormuş, tuvalet eğitimi çocuğun kişiliğini çok etkiliyormuş sıkmamalı zorlamamalıymış. Eh dedim tamam saldım gitti. Ne zaman istersen o zaman yap benm psikolojim iyiyken gene deneriz.

Sonra işte geçenlerde BayBaba'nın da baskıları üzerine hadi dedik artık bez bağlamak yoookkkk. 

-Biz artık bezleri sevmiyoruz.
-Ebet seemiyoruz. 
-Çişimizi eemizi tuvaletimize yapcaz. 
-Ebet tuvaletine yapcaz. 

Aldım bunu karşıma 'bak annecim çişin yada een geldiği zaman hemen koşup tuvaletine yapcaksın dışarılara yapmak yok. Bak bez bağlamadık heryer pis olur evimiz kirlenir sonra bizim evimiz olmaz'. Ben bunları anlatırken beyimiz herşeyi sayıyo 'Ebet anne koşcam anne tuvaletine yapcam anne Ebet anne kirlenir bizim evimiz olmaz anne'. 

Sonra ilk çiş tabiiki fiyasko. Bu zaten beklenen bişey. İkinci de. Tamam bu da olabilir. Üçüncü de. Hadi bunu da saymayalım. Dördüncü. 'Annecim artık yeteR'. Beşinci. 'Eeee bu ne bee'. Altıncı. 'Oğlum sen anlamıyomusun sabahtan beri bu kaçıncı yeter artık yaa adam gibi yap şu çişini tuvaletine'. Yedinci. Sekizinci. Dokuzuncu. Ve bu böööööööööyle uzaaaar gideeeer. Bir tane isabet yok. 

Hal böyle olunca taktik değiştirmeye karar verdim. Çişini yaptıktan sonra yarım saat-bir saat dolaştı. Hiçbirşey demedim çünkü biliyorum beyimizin o kadar tutabilme kabiliyeti var sonrası sıkıntı. Hah işte bu sonraki zamana gelince hadi dedim 'gel tuvaletine oturalım çişini oraya yap da şarkı dinleyelim'. Beyimize bide şarkılı türkülü tuvalet aldık. Çişini eesini yaptığı zaman müzik çalıyor. Çalıyor derken yani kutusunda öyle yazıyo  yoksa nerdeyse bir yıl oldu tuvaleti alalı ama beyimiz daha teşrif eettiremediği için yemin ederim ki daha bir kere bile şahit olmadım çişe eeye müzik çaldığına.

Neyse oturduk beraber bekliyoruz çişi gelsin diye. Şarkılar türküler uyduruyoruz ona 'gel çiş gel' diye. Ama yok. Bir saattir çişini tutan oğlan bir saatte oturduğu yerde tuttu. Benimde yanında her yerim kireç tuttu. Hamileyim (gene!) ;) karnım burnumda. Sinirlerimde bozuluyor. 'Kalk' dedim bir hışımla 'ama yaparsan döverim.'

Yaptı tabi. Hemde kalktığının ikinci dakikasında. Bir saat sonra aynı işlemi tekrarladım. Oda aynısını. Ben tekrar, o tekrar. Baktım olmuyo tekrar bağladık altını rahatladık.

E naapalım pedagog öyle demiş.


22 Mayıs 2013 Çarşamba

Şükür Kavuşturana

Uzun zaman oldu bişey yazmayalı. Yazıcam dedim fırsat bulamadım. Yazıcam dedim bloğa giremedim derken 1-1.5 ayı devirdim.
Yazıcam da nasıl yazıcam. Önce erken doğumun en tehlikeli bölümünü atlatıp anana evinden ayrıldık. Eve bigeldikkiiii ev almış başını gitmiş. Her yer olmuş bir karış toz. Bir ayı geçmiş ev boş kalmış. Hem piis, hem soğuuk insana resmen 'git git geri git ' diyor.
Hal böyle olunca ev de dahil olmak üzere herkez bir beklentiye girmiş durumda.
  Ev temizlik - düzen bekler.
  Koca yemek bekler.
  Bebeler ilgi - alaka - bakım bekler.
  Karnımdaki desen dünyaya erkenden gelebilmek için biraz yıpranıp yorulmamı bekler.
Nitekim öylede oldu. Hiçbirinin beklentisi tam anlamıyla karşılanamazken en ufağınki oldu. eve geldikten ortalama 10-15 gün sonra doğdu sıpa. Tabii ki erken doğumla 33+3'te.
Tehlikeli zaman geçti bizi eve yolladılar ya bende bir rahatlık bir rahatlık sorma gitsin. Facebook'a resim koymalar. Doğdu doğdu diye sağı solu aramalar. Aradan biraz zaman geçipte durumu öğrenince benm havam söndü tabi. Bebek küvezdeymiş.' Ne zaman gelcek' diye soruyorum  'gelmicek' diyorlar. Ben gidip görebilirmişim. O da yalnızca bir kez yanına girebilirmişim. Daha sonra sadece odanın camını açıp gösterebilirlermiş.
Nasıl acı nasıl zor bir durum anlatamam. Ne zaman çıkacağı belli değil. Kendi doktoruma yalvarıyorum çaresizlikten beni çıkarmayın diye. 'Tamam bigece daha kal istiyorsan ama bebek çıkana kadar tutamam seni burda' diyo. 1 numaralı olandan beri en korktuğum şey geldi başıma. Bebeği hastanede bırakıp eve döncez. Mecbur.
33+3'te doğdu ya 35. haftasını doldurana kadar orda kalması lazımmış. 'Tabii tabii eve gideriz daha kötü olur yok burda daha iyi bakılır' diye diye Kendimizi buna alıştırdık. Ertesi gün ben hastaneden çıkmadan bebeğin doktoru geldi ve ' bebeğiniz çok hızlı ilerliyor böyle giderse 3-4 güne kadar veririz size' demezmi uçtuk havalara. Sevinçli sevinçli gittik eve. Ertesi gün süt götürmeye gittiğimizde bende gene bihaller bihavalar kesin beslemek için alcaklar beni içeri yarın da vercekler bebemi. Ama nerdee. Bir gittimki yavrum ne emzik ne biberon daha hiçbişey alamıyor bantlamışlar incecik bihortumu dudağına benim götürdüğüm sütleri mideye veriyorlar. Beni aldımı biağlama. Erken doğmanın verdiği hareketler de var tabi. Ah yavrum ah kuzum erken doğmayaydın iyiydi diye ağıt yakcam nerdeyse camın arkasından.
Doktor 3-4 gün dedi ya her geçen gün daha çok batıyor insana. Öyle demiş olmasa biz zaten alıştırmıştık kendimizi 10 güne ama ümitlenince insan her gün daha büyük biboşluğa düşüyor.
7.gün süt götürmeye gittiğimde bir baktım ağzında emzik cok-cok emiyo. Yüz ufacık ya emzik suratı kaplamış nasıl komik görünüyo anlatamam. Bende bir mutluluk bir sırıtış 32değil 40dişim olsa hepsi gözükecek. Hareketlerle hemşireye biberon içtimi diye sordum yok dedi neyse dedim olsun buna şükür. Derken ziyaret saati bitti ama hemşire benim olduğum camı kapattırmadı. Herkez gitti bi biz kaldık. Bir de bizim camdan gözüken 1-2bebeğin aileleri. Bizim sayemizde onlarda daha uzun süre bebeklerini izlemiş oldular. Bu sayede azıcıkta onlardan dua almış olduk iyi oldu. Bu arada hemşire aldı benim bebeği biberonla beslemeye başladı. 1 numarada yanımda onunla birlikte keyifle izliyoruz bunları. 'Di bebek süt içiyor annne' diyip duruyo. Bebek doğduktan sonra 12-13 gün hala ismi belli değildi ve hastanede yatarken nedense bizim oğlan ona 'di' ismini taktı. Di bebek aşşa, di bebek yukarı.
Süt bitti. Gaz çıktı. Bez değişti. Yarine konuldu. Hemşire kapıya gelin diye işaret etti. Koşa koşa gidiyorum ne dicek diye. Sonunda güzel bir  haber '3saat sonra beslemeye gelin'.
3 saat sonra gittiğimde bebeği tutmakta çok zorlandım. Sanki hiç bebek kucaklamamışım gibi. Sanki yeni doğan bebek kucaklayalı yıllaar-yıllar olmuş gibi. Halbuki bu bıdının erken doğmasıyla birlikte 2ve3'ün arası 9ay17gün oldu. Şaka gibi. Ama bebek o kadar küçük o kadar küçük ki anlatamam. Emziremiyorum, biberonla besleyemiyorum gazını çıkartmak için omzuma alırken bile ellerim titriyor. Öyle böyle hallettik sonunda. 3saat sonra tekrar gelin dediler. O 3saat içinde bana bişey olmuş annelik tekrar içime oturmuş. Bu sefer o kadar rahat tuttum ki bebeği. Sanki yıllardır prematüre hemşireliği yapıyorum. Giderken bana sabah eşyalarınızla gelin taburcusunuz dedi. Ohhhh çok şükür rahat bir nefes.
Sabah gidip aldık bebeğimizi. Eve çıkabilirmişiz ama çok dikkat etmeliymişiz. Yanına kimseyi almamalı aldığımızı da maskeyle almalıymışız. 1ay çok tehlikeli kesinlikle mikrop kapmamalıymış. Hem bunlardan dolayı hemde iki gün sonra kontrole çağırıldığımızdan zaten evimiz hastaneye uzakta kendisinin evi yakında olduğu için doğum gününden beri kaldığımız babanne evine gittik. 2gün sonra gittiğimiz kontrolden olumlu ayrılınca kendi evimize dönmeye karar verdik ve tam bir haftadır evimizdeyiz.
Doğmadan önce beni yatırdı ayrı çektirdi. Doğduktan sonra kendi küvezde yattı ayrı çektirdi. Başı acı, sonu tatlı diye ümit ederek bundan sonrasında çok akıllı-uslu, yat diyince yatan, kalk diyince kalkan, güzel güzel emip, gazlarını rahat rahat çıkartan performans bekliyoruz kendilerinden.
Ama herşeye rağmen kavuştuk ya Şükür Kavuşturana.